|
|
|
|
|
Başyazı, Ömer Lütfi Kanburoğlu, Darbe Söylemleri/Coup Rumors
Darbe Söylemleri
Başkasının izinden giden, kendi izini bırakmaz. Konfüçyüs
Türkiye’de bir süredir Silahlı Kuvvetler üzerinde örtülü bir operasyon gerçekleştiriliyor. Zaman zaman darbe iddiaları ile kızışan gündem birçok askerin sorguya çekilmesi, gözaltına alınması, tutuklanması ile devam edip gidiyor.
Şu anda görev başında olan generallerin defalarca dile getirdiği gibi Türk Ordusunda darbe yapmak isteyip de bunu uygulamaya koymayı düşünen kimse yok.
Subaylarla birer birer konuştuğunuz zaman maruz kaldıkları aşağılık tezgâh karşısında elbette şiddetle tepki vermek isteyen binlerce subay bulabilirsiniz; ama bir darbenin başarısı emir ve komuta zinciri içerisinde gerçekleşmesine bağlı olduğu için en azından şimdilik üst komuta kademesinde böyle bir niyet olmadığı çok açık.
Aksi olsa idi zaten şimdiye kadar yüz-yüzelli kere darbe yapılırdı ve bunu HİÇ KİMSE ENGELLEYEMEZDİ.
Ne savcılar, ne Başbakan, ne hükümet, ne de üstüne vazife olmadığı halde Amerika….
Komuta kademesinin böyle bir niyeti yok.
Öyle ise niye hâlâ komutanların gözüne çomak sokuluyor?
Birileri Türk Silahlı Kuvvetlerini tahrik ederek Türkiye’de zorla darbe yaptırmaya çalışıyor.
Kim bunlar?
Üstelik hükümet de bunlara çanak tutuyor…
Önce şu soruyu sormak lazım; Türk Silahlı Kuvvetlerinin darbe yapması kimin işine gelir?
Öncelikle AB bu eylemden büyük fayda sağlar; Türkiye gibi bir “baş belasından” kurtulur. Böylece Türkiye’nin üyeliği askıya alınır ve AB Türkiye’nin üyeliği gibi bir garabetten kurtulur.
Yunanistan’ın işine gelir. Böylece Yunanistan en büyük düşmanının evinin içinde (AB) dolaştığını görmek kâbusundan kurtulur.
Ayrıca hatırlanacağı gibi
Türkiye’deki darbeler Yunanistan dış politikasına daima olumlu yansımıştır.
Örneğin; Yunanistan, 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtına tepki olarak
ayrıldığı NATO’nun askeri kanadına 12 Eylül darbesinde dönmüştür. O
tarihlerde 12 Eylül askeri darbesi lideri Kenan Evren
NATO
Başkomutanı
General Bernard Rogers’tan
iki ülke arasındaki problemlerin halledileceğine dair “SÖZ” almış ve
Yunanistan’ın, NATO'nun askeri kanadına "koşulsuz", yani ayrıldığı tarihteki
statüyle dönmesini kabul etmiştir. Buna karşılık Türkiye ile arasındaki sorunlara uzlaşmaya dayalı çözümler
getirileceğine dair “SÖZ” almıştır.
Tıpkı bugünkü Türk Hükümetinin Kıbrıs’ta ANNAN planını desteklersek adanın geleceği ile ilgili bazı sözler aldığı ve bunların hiçbirin gerçekleşmediği gibi…
Tıpkı bugünkü Türk Hükümetinin General de Gaulle'un talimatıyla Mart 1966'da NATO'nun askeri kanadından çıkan Fransa'nın tekrar geri dönmesine hiçbir taviz almadan izin vermesi;
Tıpkı bugünkü Türk Hükümetinin Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen'in NATO Genel Sekreterliği'ne getirilmesi konusunda da bazı sözler aldığı ve hemen hiç birinin yerine getirilmediği gibi.
Bu örnekleri arttırabiliriz, görüldüğü gibi dış politikayla ilgili stratejik ve aradan 150 yıl geçse düzeltilemeyecek taviz almak için batının darbe yaptırmasına gerek yok. Bunları istediği zaman seçilmiş hükümetten zaten alabiliyor.
O zaman askerleri darbe yapmaya zorlamanın başka bir gerekçesi olması lazım. Yapılacak bir askeri darbeye Kürtlerin ayaklanarak karşı çıkmasını sağlamak ve neticede oluşacak iç savaş ortamına batının müdahale etmesini sağlamak olabilir mi?
Amaç her ne olursa olsun, sonucun Türkiye’nin Cumhuriyet tarihi birikimlerini tamamen çöpe atacağı kesindir.
Birincisi, bundan sonra yapılacak bir askeri darbe eskisi gibi olmaz; Türkiye’de çok büyük bir temizlik harekâtı ile sonuçlanır.
Batılı devletler buna destek vermez ve her zaman olduğu gibi Türkiye’yi yalnız bırakır. Bazı devletlerin piyonu olarak yüzyıllardır kullanılan Kürtlerin devlet hayalleri tekrar suya düşer, dünya büyük bir Kürt jenosidi ile karşı karşıya kalır. Bunun doğal sonucu olarak Türkiye Orta-Doğu, Rusya ve Asya ülkeleri ile ilişkilerini artırır. İran ve Rusya ile çok yakın ilişkiler içine girer. Türk Cumhuriyetleri ile ortak harekât planları geliştirebilir. Çin ile iyi ilişkiler içerisine girer.
Aslına bakarsanız şu anda Türkiye’de darbe yapılmasının en başta İran ve Rusya’nın işine geldiği açıktır.
Türkiye’nin sahtekâr, üçkâğıtçı kendisine her fırsatta kazık atan ABD ve Avrupalı ülkelerle olan teslimiyetçi bağını koparması ise sanıldığının aksine Türkiye’nin menfaatinedir.
Gerçeği isterseniz Türkiye’de dünyadan bihaber bazı aydınların dediği gibi ülkede bir demokrasi mücadelesi değil, demokrasi adına birileri bir mücadele yürütüyor.
Hedef ve sonuç ortaya çıktığında çok şaşıracaksınız….
omer@kanburoglu.com < 24 Şubat 2010
Coup Rumors
omer@kanburoglu.com < Feb 24, 2010
|
|