|
|
|
|
|
Ömer Lütfi Kanburoğlu, Yurtlar ve FETÖ
Yurtlar ve FETÖ
Fethullah Terör Örgütünün Türkiye’nin en ücra köşelerine kadar örgütlenebilmesi ve yayılabilmesinin altında yatan en önemli sebep nedir? Elbette ki öğrenci yurtları… Başka bir şehirde üniversite kazanan öğrencilerin en büyük sorunudur barınma ihtiyacı. Her aile bu durumdan muzdariptir Türkiye’de. Parası olan da, olmayan da…
Düşünün yaşadığınız şehrin dışında, başka bir şehirde üniversite kazanmışsınız; hiç sene kaybetmediğinizi farz edersek hazırlık da dahil tam beş sene o şehirde ikamet edeceksiniz. Yiyecek, içecek, yatacak, uyuyacak, banyo yapacak, tuvalete gidecek, çamaşırınızı yıkayacak ve ders çalışacaksınız. Bütün bunları yaparken ailenizden uzakta ve tek başınıza olacaksınız.
Hal böyle olunca aileleri afakanlar basar, hele öğrenci bir bayansa ailenin işi daha da zor, üzerine titrediğiniz kızınız başka bir şehirde, tek başına ne yapacaktır?
Aileyi bir telaş alır. Çocuklarının kalabileceği güvenilir bir yer aramaya başlarlar. İşte zurnanın “zırt” dediği nokta burada devreye girmektedir. Güvenilir yer…
Neresidir güvenilir yer?
Devletin yurdu YOKTUR, yetersizdir, imkânları kısıtlı ve kozmopolittir.
Bu noktada ablalar, ağabeyler devreye girer. Gelin bizim yurtta kalın, bizim evde kalın derler, zaten imkânları kısıtlı aileler böylece örgütlerin tuzağına düşmüş olur. Bir de bunlar “Müslüman, alnı secde gören insanlardır”. Oysa bilmez ki bunların Müslümanlıkla bir alakaları yoktur, sadece hedefe giden yolda kendilerine kılıf uydurmuşlardır.
Peki, niye devletin yeterli yurdu YOKTUR?
İki senede boğaz köprüsü yapabilmekle övünen devletimiz istese oniki ayda Türkiye’nin bütün üniversite kampüslerinin içine teknik imkânları parmak ısırtacak kadar güzel, yüzlerce öğrenci yurdu yapabilir.
Peki, niye yapmaz? Yapmaz çünkü eğer yapsaydı terör örgütleri bunca yıl bu kadar örgüt üyesi devşiremezdi. Eğer yapsaydı hiçbir öğrenci bunların yurtlarına gitmezdi. Eğer yapsaydı bu ülkede bir metrekareye beş tane Fetö’cü düşmezdi…
FETÖ üyesi bürokratlar yıllarca devletin yurt yapmasını, öğrencilere sahip çıkmasını özellikle engellediler, onlara inanan veya bizzat bu terör örgütünün üyesi siyasetçiler de yurt yapılmamasını desteklediler. Böylece çocuklar onlara muhtaç olacak ve örgütlerini geliştireceklerdi. Nitekim öyle de yaptılar. Ülke çapında kurdukları öğrenci evleri ve yurtlar vasıtası ile yıllar içinde yüzbinlerce öğrenci yetiştirdiler.
Bu konuyu daha fazla detaylandırmaya gerek görmüyorum; çünkü konuyu Türkiye’de yaşayan istisnasız her aile çok iyi bilmektedir. Nasıl yayıldıklarını, neler yaptıklarını… Öyleyse yapılması gereken nedir? Hiç vakit kaybetmeden, DERHAL Türkiye’nin bütün üniversitelerine ihtiyacı çok rahat karşılayacak şekilde, yurt inşaatlarına başlanmalıdır.
Özellikle Sayın Binali Yıldırım gibi dev projeler konusunda mucizeler yaratan bir devlet adamının başbakan olduğu ülkemiz bu yurtları bir yıl içinde bitirip seneye işletmeye açabilir. Bu yurtlar yap-işlet-devret şeklinde de yapılabilir; çünkü ailelerin birçoğu zaten yurdun parasını vermeye hazır. Sadece çocuğu okusun, “adam olsun” istiyor, başka bir şey değil. Projeler askeri kışla mantığı ile değil, tek veya çift kişilik, içlerinde müstakil banyo tuvaletleri olan odalar şeklinde hazırlanmalı. Yemekhanesi, interneti, spor salonu vs. gibi sosyal imkânları bulunmalı. Eğer baştan düzgün planlanarak yapılırsa uzun yıllar Türkiye bu konuda bir daha sıkıntı çekmez. Terör örgütlerinin de eli boşa çıkmış, aileler de rahat bir nefes almış olur.
Ülkemiz özellikle son sekiz yıldır foseptik kuyusu üstünde halay çekiyordu. Türkiye’de foseptik kuyusu üstüne tahtadan bir platform yapmışlar, yıllardır hepimiz onun üstünde iyi kötü yaşıyorduk. Özellikle son yıllarda bilerek veya bilmeyerek birileri bu tahta platform üstünde halay çekmeye başladı. Zevkten ne yaptığını bilmez bir şekilde davul zurna eşliğinde sürüp giden bu halayı çekenler aklı başında insanların “yapmayın etmeyin, zemin halay çekmeye uygun değil, bir süre sonra kırılır hep birlikte içine düşeriz” uyarılarını dikkate almadı, devam ettiler. Veee zemin kırıldı, hep birlikte içine düştük. Şu anda boğazımıza kadar boka batmış vaziyetteyiz, hepimiz! Eğer boğazımıza kadar battığımız bokun içinde “ben sana söyledim, yapma dedim, etme dedim, hep senin yüzünden oldu” şeklinde tartışmaya devam edersek bir süre sonra tamamen batacak ve hepimiz geberip gideceğiz. Yapmamız gereken bu bokun içinden nasıl çıkacağımızı planlamak ve vakit geçirmeden bunu gerçekleştirmek olmalıdır. Hele foseptik kuyusundan bir çıkalım ne yapacağımızı ondan sonra konuşuruz, şimdi sırası değil…
omerkanburoglu@yahoo.co.uk 8 Eylül 2016
|
|