Ömer Lütfi Kanburoğlu, Suikastçı Niçin öldürüldü Rusya Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov

 

 

 

Niçin öldürüldü?

 

 

Dünyanın en güçlü istihbarat örgütünün başkanı genç ve idealist ajanı karşısına alıp, devleti için katlandığı fedakârlığın ne kadar büyük bir sorumluluk gerektirdiğini, isminin tarih boyunca anılacağını ve daima bir kahraman olarak hatırlanacağını söylerken kafasının içinde “yazık çok genç ve yetenekli bir çocuk” diye düşünüyordu.
“Çantanın içindeki patlayıcıyı harekete geçirdikten sonra oradan uzaklaşmak için 15 dakikan olacak” derken bir yandan da elini dostça genç ajanın omzuna koymuştu. Genç ajan, görevinin gerektirdiği sorumluluğun bilincinde ve büyük bir gururla başkanın kendisine uzattığı eli hararetle sıktı. Bomba düzeneğini harekete geçirdikten sonra oradan uzaklaşması için 15 dakikası olacaktı ama bilmediği tek şey, aslında bombanın tetikleme mekanizmasının bir zamanlayıcıya bağlı olmadığı idi; yani aslında bomba derhal patlayacaktı…

 

Robert Ludlum bir romanında “kahraman”ların “göreve” giderken motivasyonunu böyle tarif ediyordu…

 

Niçin öldürüldü?

 

Öldürüldü, çünkü zaten öldürülecekti ama bunu kendisi bilmiyordu.

Kendisi arkasındaki “muhteşem” örgütün onu kurtaracağını ve bir kahraman olarak yaşayacağını düşünüyordu.

Yakalanacak, belki de hafif yaralı yakalanacak ve daha sonra hapisten kaçırılacak veya üç-beş sene yatıp çıktıktan sonra dünyanın bir başka ülkesinde rahat içinde yaşayacaktı, oysa o kadar gençti ki bilmiyordu; “kahramanlar” hep eşek cennetinde yaşardı…

 

Muhtemelen onun ölümüyle alakalı olanlar da çok kısa bir zamanda bu zincirin halkaları içinden çıkarılacak.

 

Halka zaten koptu; bir iki bakla daha çıkarıp kalan zinciri başka bir zincirin ucuna bağladınız mı zaten kimse bir şey bulamaz.

 

Ölen öldüğü ile kalıyor, olan geride kalanlara…

 

Mesaj zaten yerine ulaştı.

 

Kim yaptı, niçin yaptı bilmesi gereken biliyor.

 

Önemli olan tarafların bilmesi değil, oyunun devam edip etmeyeceği…

 

O kadar boş konuşan var ki, kahvede bile “boşları toplarlar” ama bizdeki “boşlar” oyun masasında birikiyor.

Her yer  “boş” dolu!

 

 

 

 

 

omerkanburoglu@yahoo.co.uk  21 Aralık 2016

 

 

 


 

 

 

ANA SAYFAYA DÖN