|
Ömer Lütfi Kanburoğlu, Anayasa
Değişiklik Paketi, 2017 Anayasa değişiklik paketi inceleme, Anayasa
değişiklik paketi maddeleri
ANAYASA DEĞİŞİKLİK PAKETİ
Teklif no |
Madde |
Değişiklik |
1 |
Madde 9 |
Bağımsız olduğu zaten belirtilen mahkemeler için
ayrıca "tarafsız" ibaresi ekleniyor.
Bu değişiklik ile Yargı'nın temel ve doğal
niteliklerinden biri olan "tarafsızlık" niteliğinin Anayasa metnine
eklenmesi önerilmektedir.
Anayasa
metnine böyle bir ekleme yapılmasında herhangi bir sakınca
bulunmadığı, hatta bunun faydalı olacağı söylenebilir.
Bununla birlikte, yargı bağımsızlığı ile yargısal
tarafsızlık hedeflerine Anayasaya bu konuda hükümler koymak
suretiyle ulaşılamayacağı açıktır.
|
2 |
Madde 75 |
TBMM'de milletvekili sayısı 550'den
600'e yükseltiliyor.
Anayasa değişiklik teklifinin geneline bakıldığında,
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yasama yetkilerinin
"Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri" aracılığıyla Yürütme ile
paylaşıldığını, Meclis'in Yürütme'yi anayasal araçlarla denetleme
yetkisinin bütünüyle kaldırıldığını ve bir bütün olarak "Devlet
faaliyetleri"nin, Meclis'in "genel görüşme" yapma yetkisinin dışına
çıkarıldığı görülmektedir.
Bu çerçevede, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin
anayasal sistem içinde sahip olduğu yetkilerin ciddi ölçüde
azaltıldığı ve anayasa içinde daha talî bir konuma yerleştirilen
Meclis'in üye sayısının arttırılmasıyla nasıl bir demokratik kazanım
elde edilebileceği meçhuldür.
|
3 |
Madde 76 |
Milletvekili seçilme yaşı 25'ten 18'e indirilerek maddedeki "yükümlü olduğu askerlik hizmetini yapmamış olanlar"
kısmı kaldırılıyor. Yerine "askerlikle ilişiği olanlar"
ibaresi (asker
kaçağı, bakaya, saklı)
konuluyor.
Liseyi yeni bitirmiş veya onu bile bitirmemiş bir
gencin Türkiye’de sahip olduğu haklar hepimizin malumudur. Bırakın
18 yaşını, üniversite mezunu, yüksek lisansını yapmış insanlar dahi
bugün temizlik şirketlerinin kapısında iş aramaktadır; hal böyleyken
18 yaşında ve askerliğini yapmamış bir çocuğun nasıl milletvekili
olabileceğini, eğer olursa bu şanslı çocuğun kimin evladı
olabileceğini kamuoyunun takdirine bırakıyoruz. Ayrıca “askerlikle
ilişiği olanlar” ifadesi ile askerlik yapmamış bu şanslı çocukların
milletvekili olarak askerlikten muaf tutulmalarının da yolu
açılmaktadır. |
4 |
Madde 77 |
Meclis seçimleri için süre dört yıldan beş yıla
çıkarılıyor. Milletvekili ve cumhurbaşkanı seçimlerinin beş
yılda bir aynı gün yapılması öneriliyor. Ayrıca Cumhurbaşkanı
seçiminde birinci oylamada gerekli çoğunluğun sağlanamaması
durumunda ikinci oylama olması teklif ediliyor.
Bu değişikliğin kabulü halinde, aynı günde ve doğal
olarak benzer siyasî iklimin hâkim olduğu bir ortamda yapılacak
seçimlerde, Cumhurbaşkanı ile Yasama Organındaki çoğunluğun aynı
veya benzer siyasî çizgiyi temsil eden kişiler arasından
seçileceğini tahmin etmek güç değildir.
Bu kuvvetli ihtimalin gerçekleşmesi
halinde, Anayasa değişikliği kapsamında Yürütme'yi hukuken denetleme
yetkisi kaldırılan Meclis'in, Yürütme üzerindeki siyasî kontrol
işlevi de büyük ölçüde zedelenmiş olacaktır.
|
5 |
Madde 87 |
Meclisin bakanları ve hükümeti denetleme yetkisi ile
Bakanlar Kurulunun belirli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi kaldırılıyor.
Teklifin kabulü halinde, Yasama Organı'nın Yürütme
Organı üzerinde anayasal araçlar yoluyla herhangi bir siyasî denetim
yapamayacağı anlamına gelmektedir. Üstelik bu durum, Yasama ve
Yürütme organları arasında "sert kuvvetler ayrılığı" modeli olarak
bilinen ABD tipi saf Başkanlık Sistemlerini bile aşan bir değişiklik
önerisidir. Zira anılan ülkede Yasama Organı (Kongre), Başkanın
birlikte çalışacağı Bakanların göreve getirilmesinde önemli ölçüde
söz sahibi olmaktadır. Dahası, Kongre Bütçe Yasası yoluyla Başkan'a
harcama yetkisi verme tekelini elinde bulundurmakta ve Yürütme
Organı üzerinde etkili bir denetim sahibi olabilmektedir.
Bu kapsamda,
önerilen Anayasa değişikliği teklifine bakıldığında, her şeyden
önce, Cumhurbaşkanı'nın Bakanları tek başına ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nin onayı olmaksızın göreve atayabileceğinin öngörüldüğü
anlaşılmaktadır.
Dahası, Cumhurbaşkanı tarafından hazırlanan Bütçe
Kanun Teklifi'nin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından süresinde
yürürlüğe konulamaması halinde, bir önceki yılın bütçesinin yeniden
değerleme oranına göre artırılarak yürürlüğe konacağı kabul
edilmektedir
|
6 |
Madde 98 |
Başlıksız olarak değiştirilen bu maddeye göre:
Türkiye Büyük Millet Meclisi; meclis araştırması, genel görüşme,
meclis soruşturması ve yazılı soru yollarıyla bilgi edinme ve
denetleme yetkisini kullanır.
Meclis araştırması, belli bir konuda bilgi edinmek için yapılan
incelemeden ibarettir.
Genel görüşme, toplumu
ve Devlet faaliyetlerini ilgilendiren belli bir konunun Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesidir.
Meclis soruşturması, Cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakanlar hakkında
106. maddenin beşinci, altıncı, yedinci fıkraları uyarınca yapılan
soruşturmadan ibarettir.
Yazılı soru; yazılı
olarak en geç onbeş gün içerisinde cevaplanmak üzere
milletvekillerinin, Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlara yazılı
olarak soru sormalarından ibarettir.
Meclis araştırması, genel görüşme ve yazılı soru önergelerinin
verilme şekli, içeriği ve kapsamı ile araştırma usulleri Meclis
İçtüzüğü ile düzenlenir.
Bu durum, temel olarak Yasama Organı'nın Yürütme'yi
hukukî yollarla denetlenme imkânını ortadan kaldırmaktadır.
Bu
değişiklikle birlikte, "Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin bilgi
edinme ve denetim yolları" ibaresinin Anayasa'dan çıkarılması ve
yerine bir öneri konulamamış olması sonucunda, söz konusu madde
"Başlıksız" kalmaktadır. Böylece, değişiklik teklifiyle birlikte,
Türkiye'de Yasama ile Yürütme organı arasındaki ilişkilerin
"isimlendirilemediği" bir hükümet sisteminin önerildiği izlenimi
ortaya çıkmaktadır. Zaten 98. madde başlığı da yoktur.
Öngörülen değişiklik uyarınca, Türkiye Büyük Millet
Meclisi bundan böyle ancak "…toplumu
ilgilendiren bir konuda…" Genel
Görüşme yapabilecektir.
Bilindiği üzere, Türkiye Büyük Millet meclisi
üyelerine "soru
sorma" yetkisi
tanınmasının amacı; Yürütme'nin etkin kanadı olan Başbakan ve
Bakanlar Kurulu'ndan bilgi isteme imkânının yaratılmasıdır.
Önerilen düzenlemede Cumhurbaşkanı,
hâlihazırdaki Başbakan'ın yerine geçen; ancak onu ciddi ölçüde aşan
icraî yetkilerle donatılmaktadır.
Bu çerçevede "soru" kurumunun hukukî
mahiyeti itibariyle, önerilen düzenleme uyarınca Yürütme'nin tek ve
etkin başı olan Cumhurbaşkanının milletvekilleri tarafından
yöneltilecek "soru"ların asıl muhatabı olması gerekeceği açıktır.
Ancak, sistemdeki tüm Yürütme yetkilerinin Cumhurbaşkanında
toplanmış olmasına karşın; milletvekillerinin Cumhurbaşkanına soru
sormalarına olanak tanınmamakta; sorular ancak "…Cumhurbaşkanı
yardımcıları ve bakanlara…" yöneltilebilmektedir.
Bu durum ise,
tüm Yürütme (ve "Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri" yoluyla Yasama)
yetkileri şahsen kendisinde toplanan, ancak milletvekilleri
tarafından şahsen soru sorulamayacak bir makam yaratılması anlamına
gelmekte ve Cumhuriyet rejimlerinden ziyade, Monarşi (Kraliyet)
rejimlerini andıran bir Yürütme organı tasarımını çağrıştırmaktadır.
|
7 |
Madde 101 |
Maddenin yeni haline göre:
Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş, yüksek öğrenim yapmış,
milletvekili seçilme yeterliliğine sahip, Türk
vatandaşları arasından, doğrudan halk
tarafından seçilir.
Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en
fazla iki defa Cumhurbaşkanı
seçilebilir.
Cumhurbaşkanlığına, siyasi
parti grupları, en
son yapılan genel seçimlerde toplam geçerli oyların tek başına veya
birlikte en az yüzde beşini almış olan siyasi partiler ile en az yüz
bin seçmen aday gösterebilir.
Cumhurbaşkanı seçilen milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyeliği sona erer.
Bu maddenin ilk halinde Cumhurbaşkanı olabilmek için
“doğuştan Türk vatandaşı” olma şartı vardı. Daha sonra bu madde
nedense “Türk vatandaşları arasından” şeklinde değiştirildi; yani
bir İngiliz, Fransız veya başka milletten biri Türk vatandaşlığına
geçip Cumhurbaşkanı olabilir; oysa, örneğin ABD’de böyle bir durum
söz konusu değildir ve Başkanların ABD’de doğmuş olmaları şarttır.
Bir diğer konu önceden Cumhurbaşkanının 4 yıllık
üniversite mezunu olması şartı aranırken yeni maddede yüksek öğrenim
görmüş olması, yani 2 yıllık bir okul bitirmiş olması yeterli
görülmektedir. Günümüzde yaşanan tartışmalar göz önüne alındığında
bu madde değişikliği manidar gözükmektedir.
|
8 |
Madde 104 |
Cumhurbaşkanı hem devletin hem de hükûmetin başı ilan
edilerek başbakanlık kaldırılıyor.
Yardımcılarını ve bakanları atayıp görevlerine son verme yetkisine
sahip. Kendisine, anayasa değişikliliği yapan kanunları gerekli
görürse halkoyuna sunma ve yürütmeyle ilgili konularda
"cumhurbaşkanlığı kararnamesi" çıkarma yetkisi veriliyor.
Bu düzenleme, Cumhurbaşkanının sistem içindeki rolünü
aşırı ölçüde güçlendiren ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin rolünü
aşırı ölçüde sınırlayan bir düzenlemedir. Bu konuya yalnızca temel
devlet organları arasında yaratılan sorunlu yetki dağılımı açısından
değil; düzenlemenin doğrudan vatandaşlara olan etkisi ve hukuk
devleti ilkesine verebileceği muhtemel zararlar yönünden de
yaklaşmak gerekmektedir.
Cumhurbaşkanına verilen ve kaynağını doğrudan
Anayasa'dan alan böyle bir düzenleme yetkisinin, hukuk devleti
ilkesi yönünden doğurabileceği sorunlar üzerince ciddiyetle
düşünülmesi gerektiği açıktır.
|
9 |
Madde 105 |
Cumhurbaşkanının herhangi bir suçtan dolayı
sorgulanabilmesi için meclisteki milletvekili tam sayısının beşte
üçünün oyunun gerektiği şartı getiriliyor. Ayrıca
cumhurbaşkanının Yüce Divan'a gitmesi için TBMM üye tam sayısının
üçte ikisinin sağlanması şart koşuluyor.
Önerilen bu düzenlemede, Cumhurbaşkanı'nın "kişisel
suçları" ile "görev suçları" arasındaki ayrım dikkate
alınmamaktadır. Başka bir ifadeyle, Cumhurbaşkanına göreviyle ilgili
olmayan suç isnatları yapıldığında dahi "Vatana İhanet" suçlamasına
eşdeğer düzeydeki bir usul engeliyle karşılaşılmaktadır ki, bu da
Cumhurbaşkanını adi suçlar kapsamında bile hukuken “dokunulmaz” hale
getirmektedir.
Oysa maddenin eski halinde Cumhurbaşkanı resen
imzaladığı kararlar ve emirlerden sorumlu tutulamıyor ve eğer
“istenirse” TBMM üye tam sayısının üçte birinin teklifi ile vatana
ihanetten yargılanabiliyordu.
Bunun dışında HER TÜRLÜ SUÇ kapsamında Cumhurbaşkanı
normal vatandaşlar ile eşit konumdaydı.
Oysa yeni değişikliği getirenler “Cumhurbaşkanı
eskiden SADECE vatana ihanetten yargılanıyordu, şimdi her şeyden
yargılanabilir” diye maksatlı ve kasıtlı bir yorum yapıyorlar.
Halbuki Anayasa’nın 105. maddesi açık, açın okuyun içinde “SADECE”
diye bir kelime yok.
Hal böyle olunca, bu değişik talebiyle
Cumhurbaşkanlığı makamı yargılanabilir değil, aksine hiçbir suçtan
“yargılanamaz” hale getirilerek donulmazlık zırhına sokulmaktadır. |
10 |
Madde 106 |
Cumhurbaşkanına kendisine bir veya birden fazla
yardımcı atama yetkisi veriliyor. Makamın boşalması hâlinde 45 gün
içinde yeni seçim için süre tanınıyor. Genel seçime bir yıl veya
daha az süre kalmışsa milletvekili seçiminin de Cumhurbaşkanı
seçimiyle yenilenebileceği, genel seçime bir yıldan fazla süre
kalmışsa seçilen Cumhurbaşkanının milletvekili seçimlerine kadar
görev yapabileceği ve kalan bu sürenin Cumhurbaşkanlığının görev
süresi açısından iki dönemden biri sayılmayacağı ifade ediliyor.
Cumhurbaşkanı yardımcıları veya bakanlar için işledikleri iddia
edilen bir suça dair meclis soruşturmasının milletvekili tam
sayısının beşte üçünün oyu ile mümkün olması ve aynı kişilerin Yüce
Divan'a gönderilmesi için tam sayının üçte ikisinin oyunun gerektiği
öneriliyor.
Bu düzenlemenin göze çarpan ilk boyutu, Cumhurbaşkanı
tarafından atanacak "Cumhurbaşkanı Yardımcıları"nın sayısının ne
olacağı ve bu kişi(ler)in hangi asgari nitelikleri taşımaları
gerektiği konusunda herhangi bir belirleme yapılmamış olduğudur.
Gerçekten, teklif kapsamında bu göreve kaç kişinin getirilebileceği
ve bu kişilerin hangi niteliklere sahip olacakları konusu, tümüyle
Cumhurbaşkanı'nın iradesine terk edilmiş olup; bu kararların
denetimi de hiçbir şekilde mümkün bulunmamaktadır.
Bu noktada gözden kaçırılmaması
gereken asıl husus; Cumhurbaşkanı Yardımcısı konumundaki kişi(ler)in
yalnızca Cumhurbaşkanına "danışmanlık" yapan kişiler olmakla
kalmayacağıdır. Aksine, bu kişi(ler) Cumhurbaşkanlığına vekâlet
edecekleri süre boyunca Cumhurbaşkanı'na verilmesi önerilen her
türlü Yürütme ve Yasama yetkilerini bizzat kullanabileceklerdir.
Teklif edilen bu sistemin,
yürürlükteki anayasal sistemden tümüyle farklı bir içeriğe sahip
olduğu da gözden kaçırılmamalıdır. Zira mevcut anayasal düzenleme
uyarınca, Cumhurbaşkanlığı makamına vekâlet ihtiyacı ortaya
çıktığında, bu görev Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı tarafından
üstlenilmektedir. Bu düzenlemenin, önerilen düzenlemeden iki noktada
ayrıldığını söylemek mümkündür:
1. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı, aynı zamanda milletvekili olması nedeniyle, bizzat seçilmiş bir
kişidir.
2. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı, makamı itibariyle, aynı Cumhurbaşkanı gibi ilkesel
bir tarafsızlık içindedir.
Teklif edilen hüküm uyarınca,
Cumhurbaşkanı tarafından hiçbir ölçüte bağlı olmaksızın atanacak
olan Cumhurbaşkanı Yardımcılarının ise, bu niteliklerin hiçbirine
sahip olmayacağı açıktır.
Böyle bir
düzenleme bilinen dünya uygulamaları ile de bağdaşmamaktadır.
Gerçekten, örneğin Başkanlık sisteminin en başarılı örneği olan
Amerika Birleşik Devletleri'nde, "Başkan Yardımcısı" da, aynı
"Başkan" gibi, halk tarafından seçilmekte ve gereken durumlarda
Başkana ait önemli yetkileri kullanabilmesi de, ancak bu yolla
meşrulaştırılmış olmaktadır. |
11 |
Madde 116 |
Cumhurbaşkanının kendisine ve meclisin üye tam
sayısının beşte üçüne seçimleri yenileme hakkı veriliyor.
Böyle bir durumda seçim kararı alan taraf kendisini de feshediyor ve
seçime gidiliyor. |
12 |
Madde 119 |
Cumhurbaşkanına olağanüstü hâl ilan
etme yetkisi ve meclise bunu onaylama, süresini uzatma veya kaldırma
yetkisi veriliyor. TBMM'nin savaş haricinde olağanüstü hâli dört aya
kadar uzatabileceği belirtiliyor ancak üst üste olağanüstü hâl ilan
edebilme yetkisi kısıtlanmıyor. Ayrıca Cumhurbaşkanının olağanüstü
hâl sürecinde yayımladığı kararnamelerin de meclis tarafından
görüşülüp karara bağlanacağı ifade ediliyor.
Mevcut sistemde olağanüstü hal ilan yetkisi "…Cumhurbaşkanlığı
Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu"na
aittir. Yetkinin bu şekilde Bakanlar Kurulu tarafından kullanılması,
konunun kurul halinde tartışılmasına ve Cumhurbaşkanının da fikir
beyan etmesine imkân vermektedir.
Teklif
metninde bu yetkinin yalnızca Cumhurbaşkanına bırakılması, toplum ve
devlet hayatına ilişkin ciddî tehditlerin ortaya çıktığı bu en ciddi
anlarda, alınması gereken tedbirler konusunda Yürütme organı içinde
asgari bir tartışma ve kolektif karar alma imkânını dahi ortadan
kaldırmış olmaktadır. |
13 |
Madde 142
Madde 146 |
Savaş durumu olmadığı sürece disiplin mahkemeleri
dışında askerî mahkeme kurulmasına son veriliyor.
Anayasa değişikliği teklifinin 19/D.
maddesiyle, Anayasa'nın 146. maddesinde düzenlenen Anayasa
Mahkemesi'nin üye sayısının, "Askerî Yargıtay" ve "Askerî Yüksek
İdare Mahkemesi"nin kaldırılması ve buralardan Anayasa Mahkemesi'ne
üye seçimine son verilmesi neticesinde, 17'den 15'e indirilmesi
önerilmektedir.
Önerilen düzenleme uyarınca askeri mahkemelerin
kaldırılmasının bir sonucu olarak Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek
İdare Mahkemesi'nden Anayasa Mahkemesine üye seçilmesi uygulamasına
son verilmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken konu, Mahkeme'nin
üye sayısının değişmesi değil; ama bu üyelerin atanma biçimidir. Bu
bağlamda üye sayısı 15'e düşürülen Yüksek Mahkeme'nin;
• 3 Üyesi, Cumhurbaşkanının iktidar
partisi genel başkanı olarak kontrol ettiği Meclis tarafından
seçilmekte,
• 3 Üyesi, üyelerini
Cumhurbaşkanının belirlediği YÖK tarafından önerilmekte ve
Cumhurbaşkanı tarafından seçilmekte,
• 4 Üyesi, belli kategori isimleri
arasından doğrudan Cumhurbaşkanınca seçilmekte.
• Kalan 5 Üye de Yargıtay ve
Danıştay'ın gösterdiği adaylar arasından yine Cumhurbaşkanı
tarafından seçilmektedir.
Özetle,
Anayasa Mahkemesi'nin tüm Üyeleri doğrudan veya dolaylı yollarla
Cumhurbaşkanı tarafından atanmaktadır.
Bu şekilde
oluşmuş bir Anayasa Mahkemesinin de, Cumhurbaşkanının iktidar
partisi genel başkanlığını yaptığı Meclisten gelecek kanunların
Anayasaya uygunluğunu ne kadar etkin bir biçimde denetleyebileceği
ya da Yüce Divan görevini tarafsız ve bağımsız şekilde nasıl yerine
getirebileceği konusunda endişe duymak ise kaçınılmaz görünmektedir.
|
14 |
Madde 159 |
Hakimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu'nun adı "Hâkimler ve Savcılar Kurulu" olarak değiştiriliyor, üye sayısı
22'den 13'e, daire sayısı üçten ikiye düşürülüyor.
Kurulun dört üyesinin
cumhurbaşkanı tarafından, yedi üyesinin meclis tarafından atanması
öneriliyor. Adalet Bakanı ve
Adalet
Bakanlığı Müsteşarı'nın kuruldaki üyeliği değişmiyor.
Bu önerilere göre Yargı, "Kuvvetler Ayrılığı"
prensibine uygun olarak işleyen ve özellikle de Yürütme'ye karşı
vatandaşlar için bir güvence mekanizması olan bir "Kuvvet" olmaktan
uzaklaştırılmakta ve adeta Yürütme'ye tâbi olan bürokratik bir organ
şeklinde tasarlanmaktadır.
Görülebileceği üzere kurulun dört üyesini
Cumhurbaşkanı seçmekte, yedi üyesini partili Cumhurbaşkanının
başkanı olduğu parti, yani yine Cumhurbaşkanı seçmekte, kalan iki
üye yani Adalet Bakanı ve Müsteşarını zaten Cumhurbaşkanı seçmekte,
kısaca HEPSİNİ Cumhurbaşkanı seçmektedir.
|
15 |
Madde 161 |
Cumhurbaşkanının bütçe kanun teklifini malî
yılbaşından en az yetmişbeş gün önce meclise sunması gerektiği ve
milletvekillerinin bütçe için gider artırıcı veya gelir azaltıcı
öneride bulunamayacağı öneriliyor. Bütçenin süresinde yürürlüğe
girememesi hâlinde geçici bütçe kanunu çıkarılacağı, eğer geçici
bütçe kanunu da çıkarılamazsa yeni bütçe kabul edilene kadar bir
önceki yılın bütçesinin yeniden değerleme oranına göre artırılarak
uygulanacağı ifade ediliyor. |
16 |
Çeşitli maddeler |
Özellikle hükûmetin yetkilerinin Cumhurbaşkanına
geçmesini içeren değişiklikler olmak üzere anayasanın bazı
maddelerinde yukarıda sıralanmış maddelere uyum sağlamak için 8,
15,17,19, 73,78, 82, 88, 96, 108, 117, 118, 123, 124, 125, 127, 131,
134, 137, 148, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 158, 166, 167.
maddelerde tadilatlar yapılarak, maddeler yeni hükümlere
uyarlanmıştır.
Bunun dışında, 91, 99, 100, 102, 107, 109, 110, 111,
112, 113, 114, 115, 120, 121, 122, 145, 156, 157, 162, 163, 164.
maddeler Anayasa değişikliklerinin kabulü halinde mülga duruma
düşecektir. |
17 |
Geçici Madde 21 |
Bir
sonraki
Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimlerin 3
Kasım 2019'da gerçekleşeceği, buna rağmen meclisin erken seçim
kararı alması durumunda her
iki seçimin de aynı gün yapılacağı ifadesi de eklendi. Bu kanunun
onayını takip eden otuz gün içinde Hâkimler ve Savcılar Kurulu
üyelerinin seçilmesine ve kanun yürürlüğe girer girmez askerî
mahkemelerin kaldırılması hükmü yer alıyor. |
18 |
Çeşitli maddeler |
2, 4 ve 7 numaralı değişiklerin yeni seçimlerin
ardından yürürlüğe girmesine ve geçici madde hariç diğer
değişikliklerin yeni seçilen Cumhurbaşkanı yemin ettikten sonra
yürürlüğe girmesi öneriliyor. Cumhurbaşkanının tarafsız
statüsünün ise referandum onayı alır almaz sona ereceği ifade
ediliyor.
Bu değişiklikler kabul edilirse Cumhurbaşkanı hem
parti başkanı, hem hükümet başkanı olacaktır. Bir yanda 70 milyon
vatandaşını temsil ederken diğer yanda partisinin başında
hakimlerden tutun da aklınıza gelen herkesin atamasını yapacaktır.
Türkiye gibi politize bir ülkede bunun ne gibi sakıncalı durumlar
yaratabileceğini anlatmaya gerek dahi yoktur. |
omerkanburoglu@yahoo.co.uk
23 Mart 2017
|