Ömer Lütfi Kanburoğlu,  Çoklu İçişleri Bakanlığı, Barolar Birliği Seçimleri, Çoklu Baro, TBMM

 

 

 

 

Çoklu İçişleri Bakanlığı


 

Mesela İstanbul, İzmir ve Ankara gibi polis sayısı beş binden fazla olan illerde birden fazla İçişleri Bakanlığı kurulsa…

İllerde görevli polislerin iki bin tanesi bir araya gelerek yeni bir İçişleri Bakanlığı oluşturulabilse.

Her İçişleri Bakanlığı Bakanlar Kurulunda üç delege ve bir Başkanla temsil edilse.

 

Veya,

 

Seçmen sayısı beş binden fazla olan illerde birden fazla hükümet kurulsa; bir ilde seçmen sayısı iki bin kişiye ulaştığında alternatif bir hükümet kurulma hakkı elde edilse, her hükümet kafasına göre takılsa…

Ne kadar saçma olurdu değil mi?

Böyle bir teklif yapanın aklından zoru olduğu kesindir.

 

O zaman “çoklu baro” nedir kardeşim?

 

Baro dediğin “Kanarya Sevenler Derneği” değil ki birkaç tane daha kuralım.

 

Baro şehirdeki bütün avukatların zorunlu olarak bağlı oldukları meslek örgütüdür.

Bünyesindeki avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, avukatlık mesleğinin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak, meslek disiplini ve ahlâkını korumak maksadı ile kurulmuş tüzel kişiliğe sahip kamu kurumları olup, hukuki açıdan önemli görevler ifa etmektedir.

 

Baroların işleyişi hakkında birtakım şikâyetlerin olması, onları sulandırıp yok etmek gerektiği anlamı taşımaz. Tıpkı “Yetmez ama evet” kampanyası ile kıyameti koparıp “yargı reformu yapıyoruz” adı altında on yıl önce sistemi yerle bir ettiğiniz gibi…

Şimdi yıllar önce yaptığınız bu hatayı düzeltmek için 15 Temmuz’dan beri uğraşıp duruyorsunuz.

Peki, düzeldi mi?

Evet, düzeldi.

Dümdüz oldu…

 

Yönetemeyenlerin işler yürümeyince görevini başkasına bırakmak yerine “sistemi değiştirme” merakı, telafisi mümkün olmayan problemler yaratıyor.

Bu yöntem ile Türkiye’de değiştirmedik yapı, bozmadık sistem bırakmayanların şimdi de barolara kafayı takması sonuç üzerinde farklı bir etki yaratmayacaktır.

 

Birkaç sene geçtikten sonra, her zaman olduğu gibi “bizi kandırmışlar, yanlış yapmışız, Allah affetsin” türünden yakınmalarla karşı karşıya kalacağız ama çarpık sistem, bozuk düzen aynen devam edecek!

 

Konuyu hafife alıp uzmanların yaptığı itirazlara “Avukatlık da marangozluk gibi bir meslektir, ona özel bir önem atfetmenin gereği yoktur” diyerek fikir beyan eden tartışmaların odağındaki bazı kişilere naçizane tavsiyem, adliyeye yolları düştüğü gün kendilerine bir marangoz bulmaları olacaktır.

 
 

 

omerkanburoglu@yahoo.co.uk  07 Temmuz 2020