Ömer Lütfi Kanburoğlu,  Kıdem tazminatı, Kıdem Tazminatı yasası

 

 

 

Kıdem Tazminatı

 

 

Ülkemizde çok uzun süredir bir "kıdem tazminatı yasası" tartışması yaşanıyor.

Hükümetin gündeminde yeni bir kıdem tazminatı yasa taslağı var ve özünde kıdem tazminatının bir devlet fonuna devredilmesini öngörüyor; yani işveren çalıştırdığı işçi için belli bir miktar kesintiyi her ay bu fona yatıracak (SGK primi gibi) çalışanlar da alması gerektiği zaman kıdem tazminatını devletten alacak, patronundan değil. Yasanın özü bu…

 

Kıdem tazminatı hesaplanırken işçiye çalıştığı her bir tam yıl için, giydirilmiş brüt ücretinin otuz günlük tutarı ödeniyor. Peki, gerçekten öyle mi?

 

Şimdi gelelim gerçeklere; Türkiye’de kıdem tazminatını hakkıyla alan, alabilen tek kesim Kamu sektörüdür. Zaten hükümetin hazırladığı kıdem tazminatı yasasına şiddetle karşı çıkan kesim de kamu işçileridir.

 

Nedir kamu işçisi?
Memur 5 bin lira maaş alırken o, 10 bin lira maaş alır.
Memur emekli olur 50 bin lira ikramiye alırken o, 300 bin lira ikramiye alır.
Peki, memurun yaptığı işle onun yaptığı iş arasında ne fark vardır?
Hiç, ikisi de sabah işe gidip akşama kadar lak-lak yapar.

 

Peki, özel sektörde çalışan işçi ne yapar?
Günde 12 saat çalışır, izin kullanamaz, primleri eksik yattığı için bir türlü emekli olamaz, işten çıkarıldığında da kıdem tazminatı filan alamaz.

 

Ben 60 yaşına geldim, 35 yıl gazetecilik yaptım bunun 20 yılı özel sektörde 15 yılı da kamuda basın müşaviri olarak geçti. Özel sektörde çalışırken ben de dahil, kıdem tazminatı alan tek bir kişi görmedim.

Bırakın kıdem tazminatını, kamuda basın müşaviri olarak çalışan bazı arkadaşlarım benimle aynı yaşta olmalarına rağmen özel sektörde gazetecilik yaptıkları yıllarda SSK primleri yatırılmadığı için hâlâ emeklilik hakkı elde edemediler.

 

Türkiye’de herkesin yakından tanıdığı, meşhur bir ismin Holdingine ait İstanbul’daki şirketinde çalışan bir arkadaşımın primlerini hiç yatırmadıkları için açtığı dava yıllarca sürmüştü. O yıllarda online sistemler filan olmadığı için çalışanlar primlerinin yatırılıp yatırılmadığını kontrol edebilme şansına sahip değildi. Kızcağız o şirkette çalıştığını ispat etmek için yıllarca mahkeme mahkeme dolaştı durdu.

 

Bu konu çok ciddi bir sorun, çalışanlar bir kölelik düzeni içerisinde heba olup gidiyorlar.

 

Hükümet de bunu düzeltmek için iyi veya kötü bir yasa getiriyor, çıkan tek ses: 

 

İSTEMEZÜK !

 

Yok, efendim devlet işçinin kıdem tazminatına el koyacakmış.

 

Yahu ne kıdem tazminatı?

 

Neredeymiş o kıdem tazminatı alan işçi?

 

Karşı çıkarken kendi adınıza konuşun, deyin ki “Devlet kamuda çalışan işçinin kıdem tazminatını düşürüyor” bunun dışında çalışanın zaten kıdem tazminatı filan aldığı yok ki…

 

Bu konu niçin gündeme geldi?


Özellikle Soma maden işçileri aylardır eylem yaparak haklarını almaya çalışıyorlar.
İşçiler eylem yapıyor ama niye eylem yaptığını hiç araştırdınız mı?

 

Adam yola oturmuş bağırıyor “hakkımı istiyorum”
Patron işçilerin maaşını, kıdem tazminatını vermemiş adam hakkını istiyor.
Jandarma da yürümesine izin vermiyor, “sokak hak arama yeri değildir, mahkemeye git” diyor.
İşçiler  “Mahkemeye gittik, mahkeme bizim lehimize karar verdi, yine ödemiyor” diyor.
Türkiye’nin özeti bu…

 

Kötü niyetli olan, iflas eden, çaresiz kalan patron ödemiyor kardeşim, ödemiyor!

İstersen mahkemeye git, iflas ettim diyor yine ödemiyor.


Kamu işçisinin tuzu kuru tabi. Onun patronu devlet, isterse para basar yine de borcunu öder ama özel sektörün böyle bir şansı yok.

 

Niye Türkiye’de herkes kamuya girmeye, devlet memuru olmaya çalışıyor zannediyorsunuz? Sosyal güvencesi olan, çalışma şartları hak ve hukuk kapsamında olan tek sektör o olduğu için.
Bunun dışında ülkenin özel sektörü köle sistemini benimsemiş bir alay üçkâğıtçıdan oluşuyor; işletmeyi 24 saat açık tutarsa daha çok para kazanacağını zanneden bu zevatın ne kendine ne de çalışanına saygısı yok. Hâlbuki dünyanın birçok gelişmiş ülkesinde günün belli saatinden sonra açık fırın bile bulamazsınız, alış veriş yapacak olan o saatlerde yapsın kardeşim; mesela AVM’lerin sürekli açık olmasının mantığı nedir, “AVM’ler Pazartesi kapalı olacaktır dersin” olur biter, diyebiliyor musun? Hayır; çünkü işçiyi düşünen filan yok, amaç kölelik düzeni devam etsin. Gemisini kurtaran kaptan…

 

O zaman, kötü niyetli patronların işçiye zaten ödemediği, iyi niyetli olanların da iflas ettiğinde ödeyemediği kıdem tazminatını devletin bir şekilde düzene sokmaya çalışmasına karşı çıkmak nedir?

 

Kıdem tazminatı ve çalışma koşulları ülkemizin çok ciddi bir problemidir, her şeye karşı çıkarak çözülemez.

 

İşçi bir kuruş dahi kıdem tazminatı alamazken, kamu işçileri “kıdem tazminatımız düşürülüyor”  diye kazan kaldırıyor. Siz kendi adınıza konuşun kardeşim, kölelik sistemi üzerinden kendinize prim yapmayın

 

Türkiye’de özel sektörde çalışıp kıdem tazminatı alan zaten yok; bu sorumluluk devlete geçse, patron kıdem tazminatı primini her ay devlete ödese, çalışan günü geldiğinde parasını devletten alsa daha iyi olmaz mı?

 

omerkanburoglu@yahoo.co.uk  13 Kasım 2020