Ömer Lütfi Kanburoğlu,  Çin Modeli nedir, Türkiye'de uygulanabilir mi? Her şeyden önce böyle bir model önermeden hükümetin sabit maliyetleri düşürmesi lazım. Türkiye'de "Çin modeli" olmaz ama "ÇinÇin modeli" olur. O da zaten var!

 

 

“ÇİN MODELİ”

 

 

Adına "Çin modeli" dediğimiz aslında uyduruk bir kavramdır.  Çin’in kalkınmasına yol açan iki şey vardır; bunlardan birincisi çalışmak, ikincisi ise üretmektir. Bu kavramlar da yeni değil, dünya kurulduğu günden beri vardır. Önemli olan bunu nasıl yapacağınızdır.

 

Çalışmak için motivasyon, üretmek için ucuz maliyet gerekir.

 

Çin yıllar önce seçtiği üretim modelini uygulamaya soktuğunda komünist bir ülkeydi; bu ülkede tek bir ceza vardı, idam. Suç işleyenin kafasına bir kurşun sıkıyorlardı, hatta kurşun israfı olmasın diye iki üç kişiyi yan yana bitiştirip vurdukları da oluyordu.  Bizde böyle bir ceza hukuku olsa nüfusumuz üç günde on bin kişiye düşer.

 

Çin ülkesini ucuz işgücü cenneti yapabilmek için önce batırıp, ardından iflas ettirmedi. Ülke zaten komünizm ile yönetildiği için halk günde bir tas pirinç bulabilirse dua ediyordu.  Dolayısı ile Çinliler, Romalı antik köleler gibi bir tas pirinç karşılığında çalıştıkları için ucuz işgücü, daha doğrusu “köle işgücü”  batılı sanayiciye cazip gelmişti.

 

Ülkeyi yönetenlerin verdiği teminatlar ve ayrıcalıklar sayesinde batılı sanayi devleri bu ülkeye akın etti. Kurulan fabrikalarda işçiler izin kullanmadan yatıp, kalkıp çalışıyor, fabrika sahibi işçilerin yatacak yeri ve yemeğini karşılıyor, üstüne az da olsa ücretini veriyordu. İşçinin aldığı ücret cebine kâr kalıyor, yani bir nevi kölelik ama insanlar o kadar çaresiz ki bu bile onları mutlu etmeye yetiyordu. Hiç değilse karınları doyuyor ve üstüne de bir miktar ücret alıyorlardı.

 

İşte yıllar önce başlayan “Çin modeli veya mucizesi” buydu. İnsanlar o kadar çaresizdi ki alan da satan da memnundu. Fakat her güzel şey bir gün biter; işler büyümeye, insanlar zenginleşmeye, karınları doymaya başladıkça üretim maliyeti de artmaya başladı.   

 

TÜRKİYE’DE TUTAR MI?

 

İşgücü ve ücretler üretimin sadece bir ayağıdır. Diğer sabit maliyetler kira, elektrik, su, doğalgaz, nakliye, hammadde vs. gökten zembille mi geliyor sanıyorsunuz?

 

Sabit maliyetler devlet desteği/politikası olmadan düşürülebilecek harcamalar değildir. Mesela, dünyanın en pahalı enerji fiyatları ile üretim yapmanız mümkün olmadığı gibi, böyle bir şeye tevessül etmeniz dahi geri zekâlı bir hayalperest olduğunuz anlamına gelir.

 

Türkiye’de üretim yapmak için selam veren borçlu çıkıyor, öde babam öde. Vergi dairesine öde, Belediyeye öde, Ticaret odalarına öde, Sanayi odalarına öde, Ulaştırma Bakanlığına öde, Sağlık Bakanlığına öde, elektrik öde, su öde, gaz öde, nakliye öde, harç öde, rüşvet öde, komisyon öde…
Kimse “ne kazandın” diye sormuyor, sadece öde!

 

Bazıları da pişmiş kelle gibi “çalıştıracak işçi bulamıyorum” diyor.

 

Bulamazsın tabi, kaç lira veriyorsun?

Yol ve yemek masrafını çıkarınca adamın cebine para kalmıyor, hatta bazı çalışanların aldığı ücret yol ve yemek masrafını bile karşılamıyor. Niye çalışsın, salak mı?  Sürünerek işe gideceğine sokakta sürünüyor.

 

Her şeyden önce böyle bir model önermeden hükümetin sabit maliyetleri düşürmesi lazım; enerji fiyatlarını düşürmek, vergi muafiyeti sağlamak, fabrikalara bedelsiz arazi tahsisi sağlamak, işçilerin sigorta primlerini kendi ödemek vs. gibi…

 

Türkiye’de evinizin bahçesine yenilenebilir enerji santrali kursanız ve kendi elektriğinizi rüzgâr veya güneşten temin etmeye kalksanız ceza yersiniz. Oysa size madalya takılması gerekir, bu kafa ile Türkiye'de "Çin modeli" olmaz ama "ÇinÇin modeli" olur. O da zaten var!

 

Not: Çinçin Bağları veya Çinçin Mahallesi, Ankara'nın Altındağ ilçesinde bulunan hırsızlarıyla ünlü bir semttir. Eğer yabancıysanız bir ucundan girdiğinizde öbür ucundan donsuz çıkma ihtimaliniz % 99’dur.

 

 

omerkanburoglu@yahoo.co.uk   10 Aralık 2021