Ömer Lütfi Kanburoğlu, Çocuğunuza kanunlara uy, çevreye saygılı ol, dürüst ol gibi bu ülkede ne anlama geldiği bilinmeyen şeyler öğretmeye çalışırsınız. Eğer çocuk söylediklerinizi yaparsa hayatı boyunca sürüm sürüm sürünür.

 

Kerizlik  İrsîdir

 

 

Bu milletin sistem kuramama gibi bir özrü var.

Toplantı, panel, müsabaka, konser v.s her ne olursa olsun kamuoyuna veya davetlilere açık her türlü organizasyonda genellikle tam bir keşmekeş yaşanıyor.

 

Biz millet olarak işleyen bir sistemi ne yapıp edip işlemeyen bir hale getirmeye çok meraklıyız, bu en büyük yeteneğimiz.

İşlemeyen bir sistem yaratma veya işleyen sistemleri bozma yönünde harcadığımız çabaları bir dinamoya bağlasak Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yarısını karşılarız.

 

İnsanlar problemlerin çözümü üzerine kafa yormak yerine, problemlerin hangi kanun ve hangi genelgeye göre niçin çözülmeyeceğini ezberliyorlar. Hiçbir yaratıcı yönleri yok veya yıllar boyunca törpülenmiş.

Yönetim kademelerinde, özellikle kamu kesiminde, iş ehline verilmediği için hırsız ve üçkağıtçı çıkar çevreleri, idarecileri  kendi hedefleri doğrultusunda yönlendiriyorlar.

Sonuçta, iş bilmeyen yöneticiler çıkar gruplarının elinde oyuncak oluyor ve iş işten  geçtikten sonra mezar taşlarına  “Ha bu bana ders olsun” yazdırıyorlar. Eğer ölüleri diriltmek mümkün ise,  bu da bir yöntem tabi!

 

Mesela, organizasyon konusunda sınıfta kaldığımız ilk madde otopark. Bir günde binlerce insanın girip çıktığı yerlere otopark yapmayı veya yeterli bir otopark yapmayı her nedense ihmal ediyoruz. Sanki insanlar oraya ışınlanacaklarmış gibi düşünüyoruz.

Bu ülkenin Başbakanlığının bırakın ziyaretçi için, çalışanlarının bile işe geldiklerinde otomobillerini park edecekleri bir metrekare yer olmadığı düşünülürse, ülkenin diğer kurumlarının niçin işleyen bir sistem kuramadıklarını anlamak zor olmasa gerek.

 

Bu örnekleri çoğaltmak çok kolay, maçta, konserde, tiyatroda v.s her yerde hepimizin başına gelmiştir. Siz filanca bir etkinlik için günlerce önceden para verip bilet alırsınız. O gün, gittiğinizde bir bakarsınız ki, organizasyon komitesi içeriyi doldurmak için kapıları açmış it, kopuk, uyanık kim varsa içeri doluşmuş ve sizin alnınızda kocaman harflerle keriz yazıyor.

 

Kırmızı ışık yanar, durursunuz. Arkadan bir uyanık gelir yanınızdan gelir geçer; bir bakarsınız alnınızda gene keriz yazıyor.

 

Trafik tıkanır, açılması için beklersiniz, uyanıklar güvenlik şeridini veya sol şeridi ihlal ederler, sizin alnınızdaki keriz yazısı yanıp sönmeye başlamıştır.

 

Yıllarca gider kuyruğa girer çevre vergisi ödersiniz, sonra bir bakarsınız bu vergi kaldırılır; aynaya bakarsınız alnınızdaki keriz yazısı daha da bir belirginleşmiş.

 

Siz vergilerinizi ödersiniz. Gün gelir ödemeyenler için af çıkar adam kurtulur. Siz sürekli vergi ödemekten ananız ağladığı için uyduruk bir arabaya binersiniz; o vergi vermediği için har vurup harman savurabilir ve bindiği Mercedes arabasından size kerize bak kerize diye korna çalıp dalga geçer.

 

Bir duyuru yaparsınız; filanca tarih ve saatte başvuru son dersiniz. Millet olarak hiçbir şeyi okumadığımız için onu da okumayız. Sonra böyle bir etkinlik olduğunu  bakkaldan, manavdan, sokakta hıyar satan seyyar satıcıdan öğrenir ve araya adam sokarak zamanında yapmadığımız başvuruya dahil edilmemizi isteriz. Zamanında başvuran ve kurallara uyarak gereğini yapanlar ise bir bakarlar ki, alınlarında keriz yazıyor.

 

Kurallara uyulması ve ziyaretçileri kontrol altına almasını sağlamak için kapıya polis dikersiniz, bir süre sonra sizinle ve kurumunuzla alakası olmayan insanlar odanızda cirit atar; ama aynı polis sizi kapıdan içeri sokmaz. O polisi kapıya diken siz olduğunuz için keriz durumuna düştüğünüze mi yanarsınız yoksa bu kadar basit bir sistemi işletemediğinize mi…?

 

Uyanık Büyükşehir Başkanları 50 dolarlık sayacı size zorla 500 dolara satar, su saatinizi değiştirdim 300 milyon borcun var diye tebligatta bulunur, en ucuz su bende diyerek tarifeden bahsetmez; halbuki tarife katlamalıdır su faturalarının yazımını geciktirerek şehirde yaşayan cümle alemi katlamalı tarifeden su kullanmaya mecbur eder, devlet büyükleri de dünya ile alakalı olmadıkları için başkanların kendilerine verdikleri “en ucuz su bende” yalanını yerler. Sizin alnınızdaki keriz yazısı gün geçtikçe kalınlaşmaktadır.

 

AB uyum yasaları çerçevesinde daima "devletin gelirlerini arttırıcı önlemler" devreye sokulur. Hiç çalışanın ücreti, sosyal hakları AB’ye uydurulmaz, bu da normaldir; alnınızda koskocaman bir keriz yazıyor.

 

Kim bu kadar kerize durduk yerde bir şeyler verir? 

 

Çocuğunuza kanunlara uy, çevreye saygılı ol, dürüst ol vs. gibi bu ülkede ne anlama geldiği bilinmeyen şeyler öğretmeye çalışırsınız. Eğer çocuk bu söylediklerinizi yaparsa büyüyünce iş ve ekmek sahibi olamaz. Hayatı boyunca sürüm sürüm sürünür. Sürekli aptal durumuna düşer ve siz de bilimsel bir gerçeği kanıtlamış olursunuz:

Kerizlik irsîdir.

 

Kalın sağlıcakla, genetik kardeşlerim…

 

omerkanburoglu@yahoo.co.uk  03  Mayıs 2006