Ömer Lütfi Kanburoğlu, Vergiyi kazançtan değil yakaladığınızdan alıyorsanız ileride önemli bazı değişikliklere hazır olmalısınız.

 

Benzin Fiyatları

 

 

Türkiye Cumhuriyeti, ithal ettiği ham petrole bir ayda 800 milyon dolar ödüyor. Peki, akaryakıttan bir ay içinde topladığı vergi geliri kaç lira biliyor musunuz? Tam 2 buçuk milyar dolar. Yani, hükümet 800 milyon dolara mal ettiği bir ürünü, üzerine 2 buçuk milyar dolar kâr koyarak bize satıyor.

 

Piyasada benzine yapılan zamlar sürekli dolar artışı ile izah ediliyor; ama hiçbir yetkili "biz vergi toplayamıyoruz, onun için geçenden beş akçe, geçmeyenden on akçe alıyoruz, iktisatta bunun adı enayi vergisidir" demiyor.

 

Türkiye'de vergiyi mantığına uygun toplayamıyoruz. Verginin çok basit, "kazançtan alınması gerektiği" şeklinde, ilkokul öğrencilerinin bile anlayabileceği bir mantığı var.

Fakat, gelin görün ki, ülkemizde istisnasız her hükümet döneminde, geçenden 5, geçmeyenden 10; kullanandan 20, kullanmayandan 100 akçe vergi alınıyor.

 

Üstelik, bu enayi vergileri son yıllarda çaktırmadan varlık vergisi haline dönüşmeye başladı. Enflasyonun yüzde beş olduğu ülkede emlak vergilerine yüzde ikiyüz zam yapılıyor. Bu varlık vergisi değil de nedir? Araba, yat, kat neyin varsa aşırı vergilendiriliyor; vatandaş sanki bunları alırken vergi ödememiş, sanki kazandığı parayı cami avlusunda toplamış gibi...

 

Eğer ülkede vergi adaletini sağlayamıyor, vergiyi kazançtan değil yakaladığınızdan alıyor ve bunu değiştirmek için herhangi bir adım atmıyorsanız ileride çok önemli bazı değişiklikler olacak demektir; çünkü halkın buna dayanma gücü tükenmiştir.

Ya radikal önlemler alarak vergi adaleti için birilerinin canını yakacaksınız ya da, halkın bir şeylerin değişeceğine karşı umudunu yineleyeceksiniz.

Eğer birincisini yapar vergi adaleti sağlamaya çalışırsanız, canını yaktıklarınız sizi sopa ile kovalayacaktır. Yönetenler, genelde sopa ile kovalanmayı değil, şanslarını bir daha deneyerek halkın umutları ile kumar oynamayı tercih ederler. Çünkü, aniden ölmektense "belki yaşarım içgüdüsü" ile yavaş yavaş ölme tercihi, insana özgü bir duygudur.

 

Halkın umutlarını ise sürekli tutmak sizin elinizdedir. Her gün güneş yeniden doğar, her gün yeni bir başlangıçtır; ama bu mavalı, halkın en küçük bireyi bile en fazla üç, bilemediniz dört sene yer. Daha fazla yiyen henüz görülmemiştir.

 

Halkın mutluluk ve umut hayalleri gördüğü rüyadan uyanması, yönetim kademelerinde nöbet devir teslim zamanı geldiğine işaret eder. Hiç değilse insanların boş umutları ve hayalleri yinelenmiş olur; belki bu süreç içerisinde ölümün çaresi bulunursa, siz de kaçınılmaz sondan yırtmış olursunuz...

Kalın sağlıcakla,

 

omerkanburoglu@yahoo.co.uk  03  Haziran  2006