|
|
|
|
|
Ömer Lütfi Kanburoğlu, Demokrasi başınıza tacı koyar, sizi kral yapar ama tacı taşıyacak bilgi ve birikiminiz yoksa altında ezilir ve yok olursunuz.
Radikal İslam ile Komünizm
Radikal İslam söylemini savunanlarla, komünizmi savunan insanlar arasında birçok benzerlikler görüyoruz. Bunlardan en önemlisi, her ikisinin de bir ütopyanın hayalini kurması.
Topluma empoze etmeye çalıştıkları hayalleri uygulayabilen bir toplum henüz yeryüzünde kurulmamıştır ama yeryüzünden bir çok komünist ülke gelmiş geçmiş hiçbiri komünistleri, yeryüzündeki bir çok İslam devleti de radikal İslam’ı savunanları memnun edememiştir.
Savundukları ideolojinin çarpık ve işlemesi mümkün olmayan taraflarını tartıştığınız ve bunu dünyadaki örnekleri ile ortaya koyduğunuz zaman, “o ülke falanca kralın şirketi, o ülkede İslam yaşanmıyor, asıl İslam şöyle olmalı” türünden, aynı komünistlerin birbirlerini beğenmeyip sürekli revizyonistlikle suçlaması ve üç komünistin bir araya gelip devrim yapması gibi hayallerle karşılaşıyorsunuz.
Türkiye’nin deve dişi gibi ağır komünistlerinin (burada bir tespit yapayım sol görüşlülerden değil gerçek komünistlerden bahsediyorum) hemen hepsinin batıda ve bilhassa ABD’de okuduğunu ve yetiştiğini görürüz. Bunların birçoğu, daha doğrusu fırsatını bulabilen hepsi çocuklarının eğitimini batıda ve bilhassa ABD’de tamamlarlar. Daha sonra eğer imkân bulurlarsa oralara yerleşir ve hayatlarını idame ettirirler.
Bu husus radikal İslamcı çevreler için de aynıdır. Hepsi, öncelikle ABD’nin çeşitli eyaletlerine dağılmış dünyanın en iyi okullarına kayıt yaptırma telaşı içindedir. Okul bittikten sonra oralardaki şirketlerde iş bulma telaşı içindedirler; ama hiçbiri savundukları siyasal değerlerin uygulandığı ülkelere gidip yerleşmez veya çocuğunu oraya götürüp okutmaz. İşin ilginç yanı ise, bütün bunları yaparken ABD'nin Ortadoğu ve dünya politikalarına küfretmeleridir.
Çelişki gibi görünen bu olayın sırrı, çok basit iki kelimelik bir cümlede gizlidir: Demokrasinin erdemi!
Demokrasi öyle erdemli bir rejimdir ki, kendisine karşı olanlara bile “gel kardeşim al şu mazbatayı, gir meclise boyunun ölçüsünü görelim” diyebilmektedir.
Radikaller yıkıcı da olsa ancak Demokratik bir ülkede fikirlerini savunabilirler, eğer savundukları siyasal sistemlerle yönetilen bir ülkede yaşıyor olsalardı, kendileri gibi aykırı düşünen insanların değil nefes almak, yaşama şansları bile olmayacaktı...
İşte demokrasinin erdemi böyle bir şeydir; başınıza tacı koyar, iki günlüğüne sizi kral yapar ama sizin o tacı taşıyacak bilgi ve birikiminiz yoksa altında ezilir ve yok olursunuz.
Hüner tacı giymekte değil, onu taşımaktadır.
Kalın sağlıcakla,
omerkanburoglu@yahoo.co.uk 10 Ağustos 2006
|
|