Ömer Lütfi Kanburoğlu, Türkiye’de kanunlar “hiçbir boka yaramayan satırlardan” ibaret kalacaksa o zaman biz bu kadar milletvekiline ne diye eşek yükü ile para veriyoruz! Yasamanın yaptığını, yürütme uygulamayacaksa o zaman ne gerek var yasamaya, ne gerek var yürütmeye?

 

 

Kanun nedir, ne işe yarar?

 

 

İnsanın Türkiye’de yaşayıp da kendi kendine sürekli "Kanun nedir, ne işe yarar?" diye sormaması mümkün değil.

 

Ülkemiz külliyatında cilt cilt yayımlanmış bir sürü kanun ve yönetmelik var. Fakat, bu kanun ve yönetmeliklerden ilgilisinin dahi haberi yok.

 

Her şeyden önce Türk insanının anlaması gereken en önemli husus kanunların yoruma açık olmadığı ve herkesin bu kanunlara uyması gerektiğidir.

 

Oysa ülkemizde, meclisimiz sabahlara kadar çalışıp kanun yapıp çıkardığı halde bu kanunlardan sahibinin bile haberi olmuyor; meclisten kabul edilip çıkan kanunların günlük hayatta  uygulanma oranı genellikle yüzde sıfır gibi  dünyada rekor diyebileceğimiz bir seviyede  kalıyor.

 

Bu garabete en iyi örnek, herkesin bildiği ve gülüp geçtiği sigara yasağıdır. Birçok yerde sigara içmek yasaktır; ama hiç kimse bu yasağı sallamaz çünkü cezası vardır ama uygulayan yoktur.

 

Kabahatler yasasına göre sokağa çöp atmak, gürültü yapmak, komşunuzu rahatsız etmek, sokakta düğün yapmak, davul zurna çalarak gürültü yapmak (Ramazan ayı da dahil), balkondan halı silkelemek, sokakta halı yıkamak ve bunun gibi bir sürü şey yasaktır. Fakat sanki bütün bunları yapanlar ödüllendirilecektir demişsiniz gibi insanlar yasaları çiğnemek için birbirlerini çiğnemektedirler.

 

Amiyane tabiri ile Türkiye’de kanunlar “hiçbir boka yaramayan satırlardan” ibaret kalacaksa o zaman biz bu kadar milletvekiline ne diye eşek yükü ile para veriyoruz! Yasamanın yaptığını, yürütme uygulamayacaksa o zaman ne gerek var yasamaya, ne gerek var yürütmeye?

 

Yırtıyoruz kendimizi Avrupa Birliğine gireceğiz diye. Her gün bir kanun kabul edip, yazıp cilt cilt atıyoruz  külliyatın içine; ama orada kalıyor. Sonra da Avrupa’ya gidip bizim sizden bir farkımız yok bizim kanunlarımız da sizinkilerle aynı masalını anlatıyoruz. Elin Avrupalısı da “keriz” ya bunu yiyor. Tabii ki, yemiyor. Siz Avrupa Birliğine giremezsiniz, siz Avrupalı olamazsınız dedikleri zaman da kızıyoruz.

 

Niye kızıyoruz ki, söyledikleri doğru biz Avrupalı olamayız.

 

Bizler alışmışız, meraklıyızdır etrafı bok götüren yerlerin duvarlarına “Temizlik imandan gelir” diye yazı yazmak çok hoşumuza gider.

 

Evin içine kirlenmesin diye ayakkabı ile girmeyiz ama evin kapısının önünü süpürmeyiz. Hiç düşündünüz mü, belki de evin içine gösterdiğiniz özeni her yerde gösterseniz bekli de ayakkabı çıkarmak zahmetine bile katlanmayacağız. Ayakkabılarımızı evin içine girerken çıkarıyoruz  çünkü sokaklar pislik içinde.

 

Kalkınamıyoruz çünkü; ekonominin temeli ticari işletmeleri halka kazık atma müesseseleri olarak görüyoruz, tek derdimiz bir başkasına kazık atmak. Bu duyguyu halka aşılayan da devletin bizatihi kendisi. Devlet vatandaşı yolunacak kaz olarak görüp yakaladığı her köşe başında ırzına geçtiği için vatandaş da kimi tutarsa onu öpüyor.

Kısaca balık baştan kokuyor.

 

Kalın sağlıcakla,

 

omerkanburoglu@yahoo.co.uk< 16  Ağustos  2006