Ömer Lütfi Kanburoğlu, Din adına dini özgürlüklerini yaşamak isteyenlerin başkalarının özgürlüklerine olan saygısının bittiği yerde aslında  hiçbir özgürlükten bahsetmek mümkün değildir.

 

Ramazan davulu ve özgürlükler

 

 

 

Ramazan ayına girdiğimizden beri yaşanan bir tartışma “sahurda davul çalmak”. Hadi küçük yerler, köyler, kasabalar önemli değil; ama büyük şehirlerde özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir gibi metropollerde sabahın üçünde davul çalmanın hem de, 21.yüzyılda bir mantığı var mı?

 

Bu işin mantığını, ahlaki ve sosyal boyutlarını bir kenara bırakın. Gürültü yapmak ve başkalarını rahatsız etmek, Kat Mülkiyeti Kanunundan tutun da Medeni Kanuna kadar bir çok yasada müeyyideleri ile beraber ifade bulmuş, ayrıca Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği, Belediye Zabıta Yönetmeliği gibi daha birçok yönetmelik ile de uygulaması tanzim edilmiştir.

 

Hele gece 24.00’den sonra gürültü yapmak kanunlarla kesinlikle yasaklanmıştır ve istisnası yoktur. Kanun koyucu ilgili maddeyi tanzim ederken “ramazan hariç”, “gelenek ve görenekler istisna” gibi bir ifade kanun maddesine koymamıştır.

Kanunu uygulamakla yükümlü idari ve mülki yöneticiler  ile kolluk kuvvetlerinin görev tanımında kanunun lafzında zikredilmeyen bir ifadeyi varmış gibi düşünmek ve davranmak “lüksü” yoktur.

 

Uygulama bu hali ile, uygulamadan sorumlu yetkililerin “görevi ihmal ve görevi suiistimal”  suçu işlediklerinin açık bir göstergesidir.

 

Kanunlar toplumun harfi harfine uyması gereken kurallar bütünüdür. Canınızın istediği zaman uyup, istemediği zaman uymamak edemezsiniz.

 

Bu hafiflik, rahmetli Turgut Özal’ın meşhur “Anayasayı bir defa ihlal etmekle  bir şey olmaz” sözü ile devletin en başında dahi var olan bir umursamazlığın ifadesidir.

 

Hepimizin yaşadığı basit bir örnek verirsek; trafikte kırmızı ışık, kesinlikle “DUR” demektir; “eğer canın istiyorsa dur” demek değildir.

Trafikte kırmızı ışıkta geçmek ile gece yarısı davul çalmak arasında yasaları ihlal etmek açısından hiçbir fark yoktur.

 

Ayrıca sabahın üçünde çalınan davulu “geleneklerimizin korunması” ile izah etmek de pek mümkün değil.

 

Konuya gelenekler açısından bakarsak, bu ülkede “Berdel”, “Kan davası”, “Beşik kertmesi” gibi daha birçok gelenek var ki, savunulacak hiçbir yönleri yok. Bazı gelenekler var ki, bırakın devam ettirilmesini, hoş göreni bile hapse atmamız lazım. Öyle ise, sabahın köründe eline davul alıp çalmanın gelenek ile izah edilmesi, topu taca atmaktan başka bir şey değildir. Zaten dikkat ederseniz metropollerde bu uygulamadan faydalanan falan yok; sahura kalkan, zaten saat ile kalkıyor. Davulcu sadece sahura kalkmayan, oruç tutmayan, sağlık nedeni ile tutamayan, hasta, çocuk, bebek, gayrı Müslim insanları uyandırıyor. O zaman davulcunun ne iş yaptığını tartışmak gerekiyor. Acaba davulcunun işi insanları sahura kaldırmak mı, yoksa oruç tutmayanlara cebren azap çektirmek mi?

 

Örneğin, ramazandan önce biri eline davul alıp gece yarısı çalarak mahalle mahalle dolaşsa ve kendisine biri “bunu niye yapıyorsun” diye sorsa,  o da "ben üç ayları tutanların sahura kalkabilmeleri için davul çalıyorum” dese acaba ne tepki verirsiniz?

 

Oruç tutmayan bir insanın sahura kalkmak gibi bir tercihi olmadığı ve bunu talep etmediği; oruç tutanların da zaten saat marifeti ile sahura kalktığı düşünülürse, bu uygulamanın sadece ve sadece oruç tutmayanların, oruç tutanlara olan saygısı sebebi ile devam ettiği açıktır. Hatta bugünlerin moda deyimi ile bunu “mahalle baskısı” ile de açıklayabiliriz.

 

Din adına dini özgürlüklerini yaşamak isteyenlerin başkalarının özgürlüklerine olan saygısının bittiği yerde aslında  hiçbir özgürlükten bahsetmek mümkün değildir. Çünkü, sonuç itibarı ile her etki bir tepki doğurmaktadır.

 

İslam hoşgörüsünün günümüz dünyasında ulaştığı nokta ortada. Osmanlı’da her dinin mensupları huzur içinde yaşarken, günümüzde İslam adına hareket eden bazı devletler ve onların kol kanat gerdiği örgütler hoşgörüsüzlük ve dini fanatizmin sembolü haline gelmiş durumdalar.

 

Eğer taviz vermek ve hoşgörü göstermek sürekli bir taraftan istenirse böyle bir birlikteliğin  uzun sürmeyeceği açıktır. Uzun ve mutlu bir beraberliğin sırrı karşılıklı saygı ve sevgi temeline dayanır.

Özgürlük ve haklar, başkasının özgürlük ve hakkına tecavüz ettiği yerde biter.

Kalın sağlıcakla,

 

omerkanburoglu@yahoo.co.uk  02  Ekim  2007