Ömer Lütfi Kanburoğlu, Hukuk sistemimizin temelinde  “birinin işlediği veya işlemesi muhtemel suçlardan ötürü bütün toplumu cezalandırma” mantığı vardır.

 

Adaletsiz yargı

 

 

 

Adaletsiz yargı olur mu?

Olur!

Türkiye’de buna örnek verebileceğimiz binlerce dava dosyası var...

 

Yargı sisteminin amacı, adaleti sağlamak olduğu halde bu sistem tam tersi bir şekilde işleyebilir mi?

İşleyebilir !

Türkiye’de bunun da binlerce örneği var.

 

Ülkemizde  başta kolluk kuvvetlerine verilen yetkiler ve çalışma biçimleri,  sonra da yargının ister iş yoğunluğu, isterse kanunları hazırlayanların önemsemez tavırlarından kaynaklanıyor deyin, ne derseniz deyin ama adalet sistemi tam bir çelişki içinde.

 

Kapısında “Adalet Sarayı” yazan binalarda “adalet” dağıtıldığını söylemek çok zor… Ayrıca her zaman söylemişimdir, bu binalara saray diyenin aklını seveyim; kurtuluş savaşından sonra ülke bütün aydın ve aristokrat sınıfını savaşa kurban verince köylülerin eline kalan ülkenin sarayı da ancak bu kadar oluyor. Kapısında “saray” yazan bu gecekondu bozması binalarda “adalet” sağlanmadığı çok açık.  Bunu, yolu düşenler gayet iyi bilirler.

 

Boşuna mı “Allah mahkemeye düşürmesin” diyoruz; haklı da olsanız, suçsuz da olsanız kendinizi cezaevinde bulabilirsiniz.

 

Hatta “Paran çoksa kefil, işin yoksa şahit ol” özdeyişini hatırlayınız. Böyle bir atasözünün yerleştiği toplumda “adalet mekanizmasının” çalıştığından söz edilebilir mi?

 

Bu yazı, yargı tasarruflarının çok açık bir biçimde sokaktaki simitçi tarafından bile tartışılır olduğu bir günde yazıldı. Şu anda Adalet ve Kalkınma Partisinin kapatılma davası, Ergenekon soruşturması ve toplumun pek de dikkat etmediği bir internet sansürü uygulaması ülkenin gündeminde.

 

Bizim hukuk sistemimizin temelinde  “birinin işlediği veya işlemesi muhtemel suçlardan ötürü bütün toplumu cezalandırma” mantığı vardır.

Örneğin kamuda hiçbir yerde vatandaşın beyanına güvenilmez, kendisinden muhakkak “minare gölgesi, davul tozu v.s.” gibi şeyler istenir.Bir insanın işlediği suçtan ötürü bütün herkesin cezalandırılmasına  en iyi örnek şu anda internette yaşadığımız sansür. İnternette “geocities” , “youtube” gibi milyonlarca kişiye hizmet veren uluslararası sitelerden hizmet alan birinin sayfasına girmeye kalktığınızda  aynen aşağıdaki gibi bir uyarı ile karşılaşıyorsunuz:

 

BU SİTEYE ERİŞİM ENGELLENMİŞTİR

ANKARA 9.SULH CEZA MAHKEMESİ, 04/02/2008 tarih ve 2008/140 nolu kararı gereği bu siteye erişim TELEKOMÜNİKASYON İLETİŞİM BAŞKANLIĞI'nca engellenmiştir.

Access to this web site is banned by "TELEKOMÜNİKASYON İLETİŞİM BAŞKANLIĞI" according to the order of: ANKARA 9.SULH CEZA MAHKEMESİ, 04/02/2008 of 2008/140.

 

Niye? Çünkü, hıyarın biri trilyonlarca içeriğe sahip bu siteye birilerine zararlı olduğu düşünülen bir yazı veya görüntü koymuş.

 

Peki, tamam! İşin, düşüncenin sansürlenmesi boyutunu falan  tartışmıyorum, doğrudur belki de zararlıdır; hatta belki değil, gerçekten zararlıdır. İyi de kardeşim o sayfanın adresi belli; git o sayfaya sansür koy. Biri eline bıçak aldı, diğerini öldürdü diye ülkedeki bütün bıçakları ne diye yasaklıyorsun?

Ayrıca koyduğun sansür sadece kendi vatandaşlarına işliyor; yazı ve görüntüler dünyada herkes tarafından okunup izleniyor. Güneşe bakmayı yasaklasanız ne olur, orada olduğunu herkes bildikten sonra?

 

Bu tek kelime ile komiktir, uygulamanın adı literatürde “faşizm” diye geçer, medeni ülkelerde herkes bu uygulamaya “kıçı” ile gülmekte ve bizim niçin “AB” düşünce sistematiğine uygun olmadığımıza örnek olarak göstermektedir.

 

Bir diğer  gündem konusu Adalet ve Kalkınma Partisinin kapatılma davasıdır. Bu davada da pire için yorgan yakan adalet mantığını görüyoruz. Eğer parti içinde birileri bir şeyler yapıyorsa ve kanuna aykırı ise onların hakkında soruşturma açıp gereğini yaparsınız. Parti kapatmanın hiçbir işe yaramadığını Türk milletinden daha iyi bilen kimse yoktur. Cumhuriyet tarihi boyunca aynı partiler sürekli kapatılmış açılmış ve tekrar açılmıştır. Açıla kapana yalama olan parti bile vardır. Demek ki parti kapatmak herhangi bir çözüm getirmemektedir.

 

Bir diğer konu da “Ergenekon” soruşturması.

Adil bir hukuk sisteminde savcı delilleri toplar ve davayı ona göre açar;  “delil toplayacağım” diye insanları terörize etmenin belki kendi açısından bir mantığı vardır ama adil olmadığı açıktır.

 

Evet! Yargı herkese lazım; ama adalet dağıtanı!

Kalın sağlıcakla,

 

omerkanburoglu@yahoo.co.uk  30  Mart  2008