Ömer Lütfi Kanburoğlu, Türkiye’nin Başkanlık yarışında Hillary Clinton'ı desteklediği ve büyük para yardımı yaptığı düşünülürse ülkenin niye krizden çıkamadığı yapılan öngörülerden daha iyi anlaşılır hale geliyor.

 

“BAŞKAN” OBAMA

 

 

 

ABD'de beş aydır devam eden önseçim sürecinde senatör Barack Obama, Kasım ayında yapılacak Başkanlık seçiminde Demokrat Parti adaylığını garantilemesine yetecek delege sayısına ulaşarak zaferini ilan etti.

 

Obama, kazandığı bu zaferle ABD'de iki büyük partiden birinin başkan adaylığını elde eden ilk siyah özelliğini kazanarak tarih yazdı. Muhtemelen 2009 yılı başında senatör Barack Obama artık “Başkan” diye anılacak.

 

Sonuç alındıktan sonra St.Paul kentinde taraftarlarına hitaben bir zafer konuşması yapan Obama, ''Amerika, bu bizim zamanımız. Geçmiş dönemlerdeki politikaların sayfasını çevirmenin zamanı geldi'' diyerek seçim kampanyasının temelini oluşturan “Change” yani değişimin sinyallerini verdi.

 

Kazandığını öğrendikten sonra usta bir politika ile Hillary'yi gücü, cesareti ve iradesinden dolayı öven Obama, 4 Kasım'da yarışacağı Cumhuriyetçi Partinin başkan adayı John McCain'i de eleştirerek, ''eğer başkan olursa ABD için üçüncü bir George W. Bush dönemi olacağını'' söyledi.

 

Hillary'nin seçmenlerinden de Kasım ayında kendisini desteklemelerini isteyen Obama, “ırkçı ve tutucu” düşüncelerle Hillary taraftarlarının oylarını McCain’e kaydırmalarından korkuyor. Bunun için Hillary Clinton'a Obama tarafından Başkan Yardımcılığı görevi teklif edilmesine varana kadar bir dizi önlem düşünen Demokratlar her ne olursa olsun bu yarışta ipi göğüsleyecek gibi gözüküyor.

 

Demokratların Başkan adaylığı için yarışan Hillary Clinton'ın, ön seçim kampanyasında topladığı paraların bugüne kadar 212 milyon dolarını harcadığı düşünülürse ABD’de başkan adaylığının çok masraflı bir süreç olduğu ortaya çıkıyor. Başkan adaylığını rakibi Barack Obama'ya kaptıran Hillary Clinton, aldığı siyasi yenilgi dışında, seçim kampanyası sürecinde harcadığı tam 212 milyon Amerikan dolarıyla Demokratların tarihinde önseçimlerde en fazla para harcayıp, kaybeden aday olarak da tarihe geçti.

 

Bu arada Obama karşıtlarının dezenformasyon haberlerle kamuoyunu yanıltma girişimleri de “çamur at tutmazsa izi kalır” misali devam ediyor. Bu tip yalan haberlerin önüne geçmek ve mücadele etmek için Demokrat Parti'nin Başkan adayı Barack Obama, kendisi ve eşi Michelle hakkındaki soruların cevaplarının bulunduğu bir internet sitesi açtı.

 

Obama'nın sözcülerinden Tommy Vietor, internet üzerinden yayılan söylentilere izin vermeyeceklerini söyleyerek, "Gerçeği bilmek yeterli değil" söylentilerle ilgili inisiyatifi ele alıp mücadele etmeleri gerektiğini kaydetti ve www.fightthesmears.com adlı sitede, Obama ve eşiyle ilgili internet ortamında yer alan, ya da bazı haberlere konu olan söylentilerin yalanlandığını ve ayrıntılı cevaplar verildiğini açıkladı.

 

Sitede, örneğin "Senatör Obama asla Müslüman olmadı, bir Müslüman olarak yetiştirilmedi, sadık bir Hristiyandır" ifadesi yer alıyor.

Obama'nın başkan seçilmesi halinde Kuran-ı Kerim'e el basabileceği söylentileri karşısında da, Obama'nın senatörlük için yemin ettiği sırada elinde İncil bulunan fotoğrafına yer veriliyor.

 

ABD'de 4 Kasım'da yapılacak başkanlık seçiminde karşılaşacak Cumhuriyetçi John McCain ve Demokrat Barack Obama, "reformcu" olarak bilinmelerinin dışında tamamen zıt felsefe, görünüş, kişilik, deneyim ve geçmişe sahip liderler olarak değerlendiriliyor.

 

46 yaşındaki Obama, 4 Kasım seçimini kazandığında, ABD'nin ilk siyah başkanı unvanını elde edecek. 71 yaşındaki McCain ise, zaferi durumunda ABD'nin en ileri yaşta başkan seçilen politikacısı olacak.

 

Asker kökenli olan ve Vietnam savaşında yaklaşık altı sene esir kalan McCain, Senatonun da en kıdemli üyeleri arasında yer alıyor. Askerlik deneyimi olmayan Obama ise, senatörlüğe ancak 2004'te seçilmişti.

 

İki adayın en büyük farklılıkları, dış politikada görülüyor. McCain, başarı elde edene kadar Irak'tan çekilmeye karşı çıkarken Obama, aşamalı ancak nispeten süratli bir çekilmeden yana.

 

McCain, İran'a karşı sertlik yanlısı politikaları savunurken Obama, önkoşulsuz diyaloga bile karşı çıkmıyor.

 

Cumhuriyetçi McCain'in yaşı ve şimdiki Başkan George W. Bush'un başarısız olarak nitelendirilen sekiz yıllık dönemi Cumhuriyetçi aday için dezavantaj oluşturuyor. McCain, bu yüzden Bush ile özdeşleştirilmesinin önüne geçmeye çalışıyor.

 

Obama'nın da uluslararası politikalardaki deneyimsizliği, radikal görüşlere sahip olabileceği yönünde bazı çevrelerde oluşan kuşku ve ABD'de konuşmalarda bir tabu şeklinde değerlendirilmesine karşın "siyah olmasının muhafazakarlarda yol açtığı tepki", Demokrat adayın önündeki zorluklar arasında görülüyor.

 

Son anketlerde Obama, az farkla McCain'in önünde gidiyor. Fakat, her şeye rağmen bu makasın gittikçe açılacağı ve ipi Obama’nın göğüsleyeceği düşünülüyor. Bu arada Türkiye’nin Hillary Clinton'ın kampanyasını desteklediği ve büyük para yardımı yaptığı düşünülürse bu yanlış adımın bir temenni mi, yoksa bir öngörü mü olduğunun tartışılması gereken bir konu olduğu düşünüyorum. Eğer temenni ise anlaşılabilir; yok eğer öngörü ise, bu ülkenin niye krizden çıkamadığı yapılan öngörülerden daha iyi anlaşılır hale geliyor.

 

Condoleezza Rice bile Obama’nın zaferi ile ilgili Dışişleri Bakanlığında yaptığı açıklamada, ABD'nin sıradışı bir ülke olduğunu vurgulayarak "biz"in "hepimiz" anlamına geldiğinin anlaşılmaya başlandığı görüşünü dile getirerek ABD’de yaşanan, fakat Türkiye’den görülemeyen değişime dikkat çekti.

 

Barack Obama’nın Başkan olması ile ABD’de başlayacak süreç hem dünyayı ve akabinde Türkiye’yi yakından ilgilendirecek.

 

Bölgede yaşanacak sürece ışık tutması açısından Obama’nın, İran'ı nükleer silah programı konusunda "durdurmaya" niyetli olduğunu söylemesi ilgililere bazı ipuçları verebilir

 

Obama, bir Amerikan-Yahudi kuruluşu olan IPAC'de yaptığı konuşmada ise, İran'ın Orta Doğu'da "büyük bir tehlike" oluşturduğunu savundu ve bu ülkenin nükleer silah programını durduracağı taahhüdünde bulundu. İran'ın, nükleer silah elde etmesini önlemek için "elinden geleni" yapacağını belirten Barack Obama, "Kudüs, İsrail'in bölünmez başkenti olarak kalacak" dedi.

 

Bilindiği gibi İsrail birleşik Kudüs'ü başkent ilan etmiş, ancak bu karar, BM tarafından tanınmamıştı. Yabancı büyükelçilik ve konsoloslukların çoğu bu yüzden Tel Aviv'de bulunuyor. Aynı kuruluşta Obama'dan sonra söz alan senatör Hillary Clinton da Obama'nın "İsrail'in iyi dostu olacağını" ifade ederek Obama’ya bu konuda olan güveni tazeledi.

 

Clinton, Washington'daki Ulusal Bina Müzesi'nde kampanyasında yer alan görevlilerlere hitaben yaptığı konuşmada, partisini Obama'nın arkasında birleşmeye çağırdı. Hillary, Obama ile arasında 16 ay boyunca yoğun bir mücadele yaşandığını, ancak artık bunun geride kaldığını, Demokrat Parti'nin bir aile olduğunu ve her türlü kırgınlığın bırakılması gerektiğini belirtti.

 

Obama'yi zaferinden dolayı tebrik eden Clinton, "Bugün kampanyamı askıya alıyorum ve bütün desteğimi kendisine veriyorum. Sizlerden de istediğim, sanki başkanlık yarışında beni destekliyormuş gibi, bundan sonra Barack Obama için çok sıkı bir şekilde çalışmanız. Bundan sonra bütün enerjimizi Barack Obama'nın ABD'nin yeni başkanı olarak seçilmesi için kullanmalıyız" diye konuştu.

 

Önümüzdeki günlerde yaşanan “değişim”i göreceğiz ve bazı dengeler bozulacak. ABD "dünyanın şerifi” olma rolünü yavaş yavaş terk edecek ve herkesin kendi gücü oranında adım atabileceği, aksi taktirde sonuçlarına katlanacağı bir süreç yaşayacağız.

 

Kalın sağlıcakla,

 

omerkanburoglu@yahoo.co.uk  17  Haziran  2008