Ömer Lütfi Kanburoğlu,  Bir yandan eğitimli insan sayımızı yükselttiğimizi iddia ederken öte yandan imal ettiğimiz ürünleri cahil ve kültürsüz insanlara satmaya çalışıyoruz.

 

Reklamın hedef kitlesi

 

 

İnsanın kazandığı paradan değil,

paranın kazandığı insandan korkulur.

 

 

Reklamların hedef kitlesi doğal olarak tüketicidir; içerik olarak halkı etkilemeli, insanları kendisine yakın hissettirmeli, aklını çelmelidir.

 

En basit örneği ile İngiltere’de bir ürünün reklamını yapacaksanız İngilizce yayınlamak en doğal kuraldır. Bunun yanında reklam tekniğinin tüketiciyi etkileyebilmek için kendine özgü birçok incelikleri vardır.

 

Reklamların tüketici üzerindeki etkisinin kaçınılmaz olduğu gerçeğinden hareket edersek, reklam sektöründe işlenen temaları inceleyerek o ülkenin alışkanlıkları, kültürü, sosyal yapısı üzerinde de fikir sahibi olabiliriz. Örneğin Cola reklamının tanıtımında bir ülkede rock yıldızı kullanılırken, bir başka ülkede bu şahıs Oscar ödüllü bir  sanatçı, bir diğerinde Nobel ödüllü bir yazar olabilir.

 

Ülkemizdeki reklamların analizine baktığımız zaman şöyle bir şey görüyoruz: Cahil, oturmasını kalkmasını, konuşmasını bilmeyen insan tiplemelerinin reklamını yaptığı telefonun en iyisi olduğunu iddia ettiğine, köyde yaşayan ve herhangi bir eğitimi olmayan insanların ürün tavsiyelerinde bulunduğuna şahit oluyoruz. Reklam firmaları tanıtımını yaptıkları ürüne düşman olmadıklarına göre ortada acayip bir durum söz konusu.

 

Bir yandan her yerde üniversite açtığımızı, eğitimli insan sayımızı yükselttiğimizi iddia ederken öte yandan imal ettiğimiz ürünleri cahil ve kültürsüz insanlara satmaya çalışıyoruz. Öyle ya, eğer eğitimli ve kültürlü insan sayımız artıyorsa bu reklamlar kimlere hitap ediyor? Amaç tüketiciyi etkileyip ürün satabilmekse, muhtemelen eğitimli insan sayımızın arttığını iddia ederken ya yalan söylüyoruz, ya da eğitimli olduğunu iddia ettiğimiz insanların çoğu aslında zır cahil.

 

Aslında son yıllarda bazı lüks otomobillerin tamponlarında gördüğümüz “kıroyum ama para bende” çıkartmaları bu işin aslını özetliyor. Hiçbir eğitimi olmayan insanların gecekondu sistemi içerisinde mal mülk edindiği, hırsızlık yapanların fabrika sahibi olduğu, Açık Öğretim Fakültesi mezunlarının müsteşar veya genel müdürlüğe kadar yükseldiği bir ülkede aksini iddia edenlerin varlığı mızrağın çuvala sığmadığı gerçeğini değiştirmiyor.

 

Bazı insanlar çuvalın dışına taşan mızrağın bir zararı olmayacağını düşünse de, yarısı çuvalın dışında bir mızrakla koştuğunuzda takılıp düşerseniz o mızrağın bir yerinize gireceği kesindir.

 

Kalın sağlıcakla,

 

 

 omerkanburoglu@yahoo.co.uk  06  Temmuz  2009